Bin Öpücük | Kitap Yorumu

by - Mayıs 14, 2018


 Bin Öpücük | Kitap Yorumu



Bir öpücük bir an sürer… ama bin öpücük bir ömür boyu… 
Bir oğlan. Bir kız. 
Anında kurulan ve uzun süre kopmayan, ne zamanın ne de mesafenin koparabileceği bir bağ. Sonsuza dek sürecek bir bağ. Ya da öyle olduğuna inanmışlardı. 
On yedi yaşındaki Rune Kristiansen ülkesi Norveç’ten Georgia’daki Blossom Grove kasabasına geri döndüğünde aklında tek bir şey vardı: Ruhunun diğer yarısı olan, onun dönüşünü beklemeye söz veren kız neden bir açıklama dahi yapmadan onu hayatından çıkarmıştı? Rune'un kalbi iki yıl önce, Poppy tek kelime bile etmeden onu terk ettiğinde kırılmıştı. Ancak işin gerçek yüzünü öğrendiğinde, asıl kalp kırıklığını henüz yaşamadığını fark edecekti.




Açıkçası bu kitaba nereden başlayacağımı bilmiyorum. Kitabı okuyalı 2 ay oldu. Bitirdiğimde Instagram hikayemde şunları yazmışım “Ağladım. Hayatımı dolu dolu yaşamayı beceremediğim için ağladım. Kitaptaki aşk ile karşılaşamayacağım için ağladım. Ama en çok mutlu son için ağladım.“  Çok da güzel yazmışım, hala kitap için bunları düşünüyorum. Zaten bu kitap için yapılan bütün yorumlarda “ağlamak”la ilgili şeyler var. Elbette ben de “Ben ağlamam ya. Ne olmuş olabilir ki aşk kitabında? Kesin şu olmuştur.” demiştim ama lafımı çok güzel yedim. 

Aşk kitaplarını çok sevmem çünkü “mıçmıçmıç” oluyorlar. Bir de bana çok gerçek gibi gelmiyorlar. Tabii bu kitaptaki aşk bana gerçek gibi mi geldi? Hayır ama gerçek olmasını isterdim. Eminim okuduktan sonra siz de gerçek olmasını istersiniz.

Kitap, umutsuz bir durumdayken bile hayata umutla bakmamız gerektiğini öğretiyor. Bakın kitaptan siz şu alıntıyı vereyim “Neden her günün tadını çıkarmayı, biten bir yaşam öğretiyor? Neden elimizde dünyadaki tüm zaman varken hayallerimizi yaşamak için zamanımızın bitmesini bekliyoruz? Neden en sevdiğimiz insana onları son kez görecekmişiz gibi bakmıyoruz? Eğer bunu yapsaydık, hayat daha canlı olurdu. O zaman hayat gerçekten ve bütünüyle yaşanmış olurdu.” O kadar haklı ki. Kitaptaki karakter bunları yaparken o kadar hayat doluydu ki. İmrenmemek elde değil.

Soruyorum size, neden yarınımız yokmuşçasına hayatı dolu dolu yaşayamıyoruz? 

Rune, Norveç’ten Amerika’ya taşındıkları zaman henüz 5 yaşındaydı. Ülkesinden ayrılmak istemeyen Rune bu yeni yere alışıp dost edineceğini hiç düşünmüyordu. Ta ki bir evin camıdan atlayan kız ile tanışana kadar. Poppy, ele avuca sığmayan, büyükannesi ile birlikte serüvenlere atılmayı hayat felsefesi edinmiş bir küçük kız çocuğu. Vikingleri seven bu kız çocuğu Rune’un bir Norveçli olduğunu öğreninde direkt “Dost olmalıyız.” diyor ve o saatten sonra dostlukları hiç bitmiyor. Poppy 8 yaşındayken büyükannesi ölüyor ve ona yeni serüvenini veriyor; İçinde bin tane kalp kağıt olan bir kavanoz. Bu kağıtlar “Yüreği göğsünden fırlayacakmış” gibi hissettiği öpücüklerin kayıtları için. İlk öpücüğü Rune’dandı. İkincisi de. Üçüncüsü de. Dördüncüsü de…


Rune, Poppy’i bırakıp gitmek istemese de 15 yaşındayken ailesi ile Norveç’e geri taşınıyorlar. Birbirerini bekleyeceklerine söz vermelerine rağmen bir gün Poppy, Rune’un telefonlarına bakmamaya, mesajlarına cevap vermemeye başlıyor. Rune, Poppy’den hiçbir açıklama alamıyor. Bu kalp kırıklığı Rune’un içine öfke tohumları atıyor. 2 yıl sonra Rune, Amerika’ya geri dönüyor. Ama artık Poppy’nin eskiden tanıdığı Viking Rune değil. Rune’u bekleyeceğine dair söz veren ama hiçbir açıklama yapmadan ilişkisini kesen Poppy, bu yarattığı yeni Rune’u görünce yanlış yapıp yapmadığını düşünüyor. Peki Poppy neden böyle bir şey yaptı ki? İşte Rune, bunu öğrendiğinde kalbi bin parçaya bölünüyor.

Bakın, kitaptaki karakterler 17 yaşında ve 5 yaşından itibaren o kadar olgunlardı ki. Aşklarını o kadar güzel yaşadılar ki. Anlatamıyorum size.

Kitap en en sevdiğim kısım, beni hüngür hüngür ağlatan o mutlu son! Bu zamana kadar bu kadar güzel mutlu bir son okumamıştım.

Eğer hem ağlayayım hem de içime umut dolsun istiyorsanız size bu kitabı tavsiye ediyorum.

ALINTILAR


“Bana güzel şeylerin asla etrafta uzun süre kalmadığını söylemişti. Kısa kaldıkları için de daha özeldiler.”
“Neden her günün tadını çıkarmayı, biten bir yaşam öğretiyor? Neden elimizde dünyadaki tüm zaman varken hayallerimizi yaşamak için zamanımızın bitmesini bekliyoruz? Neden en sevdiğimiz insana onları son kez görecekmişiz gibi bakmıyoruz? Eğer bunu yapsaydık, hayat daha canlı olurdu. O zaman hayat gerçekten ve bütünüyle yaşanmış olurdu.”
“Sen yakınsan yüreğim sadece şarkı söylemiyor, göklere yükseliyor.”
“Nedenini bilmiyorum ama anları yakalamak beni büyülüyordu. Belki de bazen elimizde sadece anılar kaldığı içindi bu. Tekrarlar yoktu; bir an içinde yaşananlar hayatı belirliyordu.Belki de hayatın ta kendisiydi bunlar. Fakat bir ânı filmde saklamak o anı sonsuza dek canlı tutuyordu.”
“Gökkuşağını bir an için görebilmek için fırtınada beklerim. Eğer mutlu olabileceksen, neden sefil olasın ki? Bana kalırsa, seçim falan yok.”

Adı: Bin Öpücük
Orijinal Adı: A Thousand Boy Kisses
Yazarı: Tillie Cole 
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Çevirmeni: Merve Özcan
Sayfa Sayısı: 336
Goodreads Puanı: 4.28
Format: Karton Kapak
Puanım:  

Beğenebileceğin Gönderiler

0 yorum

Abone Ol: