Değiştirilmiş Karbon | Kitap Yorumu

by - Nisan 08, 2018

Değiştilmiş Karbon | Kitap Yorumu

25. yüzyıl. İnsanlık BM’nin gözetimi altında tüm galakside hüküm sürmekte. Irk, inanç ve sınıf farklılıklarının hâlâ devam ettiği bu dönemde teknolojideki yükseliş hayatı âdeta baştan tanımladı. Bir insanın bilinci depolanarak yeni bir bedene (ya da “kılıf”a) kolayca indirilebilir hale geldi ve ölüm olgusu, ekrandaki bir bip sesine indirgendi.
Eski bir asker ve BM elçisi olan Takeshi Kovacs daha önce de öldürülmesine rağmen son ölümü bilhassa acı vericiydi. Evinden 180 ışık yılı uzakta, eski adıyla San Francisco, yeni adıyla Bay City’de yeni bir bedende uyanan Kovacs kendini, “varoluş”u alınıp satılır şeyler olarak gören bir topluma göre bile karanlık ve büyük ölçekli bir komplonun tam merkezinde buldu. Dünyanın en güçlü insanlarından biri olan Laurens Bancroft bir ölümün sırrını açığa çıkarmak için Kovacs’ı tutmuştu: Kendi ölümünün.




Bu kitap hakkında çok açık konuşacağım. Yorumumun sonu nereye gider, bir sonu olur mu bilmiyorum. Sadece kafamdaki düşüncelerin hepsini yazmak istiyorum.


Gerek Instagram’da gerekse YouTube’da olsun, Değiştirilmiş Karbon’u öve öve bitiremeyen birkaç kişi olduğunu fark etmişsinizdir. Tabii akıllarda şu soru oluşuyor; gerçekten güzel mi yoksa kitap onlara tanıtım için gönderildiğinden mi böyle söylüyorlar? Maalesef içlerinden bazıları tanıtım için gönderildiğinden kitabı gereğinden fazla övüyor. Şimdi diyeceksiniz ki “Nerden biliyorsun?” Instagram’da kitabı okumadan yorumlayan ve üstüne 5/5 veren bir yorum ile karşılaştım. Yorumu yazan kişinin kitabı okumadığını konuyu yanlış bir şekilde ve bir cümle ile anlatmasından anladım. Bir de yorumda bu kitap için “Bilimkurguya başlamak isteyenler için ideal.” tarzı bir cümle yazılmıştı ve ben bu cümleye kesinlikle katılmıyorum.

Bilimkurgu türünde çok fazla kitap okudum, çok bilgim var desem yalan olur. Ama ortalama bir bilgiye sahibim diyebilirim. Bilimkurgu okumaktan zevk alıyorum ama Değiştirilmiş Karbon’u okurken zorlandım. Sebebini de şöyle açıklayayım, kitap 2002 yılında yazılmış. Yani şu an kullandığımız teknolojiler o yıllarda bulunmuyor. Yazar da 2500’lü yıllarda geçen bu kitapta kullanılan teknolojileri gözümüzde canlandırabilmemiz için fazla betimlemeler yapmış, fazla açıklamalarda bulunmuş. Bir yerden sonra bu açıklamalar bana bir şey açıklamaktan ziyade daha fazla kafamı karıştırdı. Bu da kitabı okumamı zorlaştırdı. “Kitabı bitirince dizisini izlerim, bazı şeyleri daha net anlarım.” demiştim ama yine kitaptan çok bağımsız bir uyarlama ile karşılaştım. (Bu konuya daha sonra değinirim.)

Kitabın geçtiği dünyayı ve konusunu “Okumuş biri” olarak anlatmaya başlayayım:

26. yüzyılda insanlığın, dünya ile sınırlı kalmadığı, tüm galaksiye yayıldığı bu dönemde ölüm artık dijitalleştirildi. İnsan bilinci, enseye yerleştirilen kortikal bellek ile depolanarak gerektiğinde başka bir bedene/kılıfa nakledilebilir. Yani bir insanın gerçekten ölmesi için bilincin depolandığı yer olan belleğin zarar görmesi gerekir. Yeterince zenginseniz belleklerinizi sürekli yedekleyebilir, bedenlerinizi kopyalayabilirsiniz. Böylece ölümsüz olabilirsiniz. Hatta kendinize yeni bir beden/kılıf bile yaratabilirsiniz.


Böyle bir evrende cezalar da farklı işleniyor. Beden ayrı, bellek ayrı hapse giriyor. Ceza süresi bittiğinde bellek başka bir bedene/kılıfa aktarılmış olabilir. Bu yeni bedenin cinsiyetinin farklı olma ihtimali bile var. Yeni kılıf almaya ya da kendi bedenini geri almayaca yetecek parası olmayanlar bu yeni beden ile yaşamak zorunda kalıyor.


Takeshi Kovacs, eski bir asker ve elçi. Harlan’da hapis yatarken, evinden 180 ışık yılı uzakta olan Dünya’da yeni bir beden ile uyanıyor. Laurens Bancroft, dünyanın en güçlü ve en zengin insanlarından biri. Bir gece kendi odasında, kendi silahıyla vurularak ölüyor. Bellek ve beden yedeği olduğu için bu ölüm gerçek bir ölüm olmuyor. Bu olay, belleğin o günkü yedeklenmesini gerçekleştirmeden hemen önce olduğu için Bancroft kimin onu vurduğunu bilmiyor, hatırlamıyor. Laurens Bancroft bu olayı çözmesi için Takeshi’yi görevlendirmek üzere hapisten çıkarıyor.

Kitabın size sorduğu sorular şunlar; bedeniniz değişse belleğiniz aynı kalsa, siz yine de aynı kişi olur musunuz? Sevdiğiniz kişi beden değiştirse, karşınıza cinsiyeti değişmiş olarak çıksa yine de onu sevmeye devam eder misiniz? Ya da başka birisi sırf sevgilinizin bedenine sahip diye o kişiye de aşık olur musunuz? Bedensel, ruhsal çekimler… Birisinin bedeni öldüyse onu tekrar yaşatmak için belleğini başka bir bedene takar mısınız? Tanrıcılık oynar mısınız?

Bilimkurgu kitabından beklemediğim kadar her bölümünde sevişme sahnelerinin olması ve bu sahnelerin yeterince açık yazılmasından rahatsız oldum. Ben isterdim ki “Kılıflar”ın nasıl yapıldığını açıklasınlar, bu teknolojiye nasıl ulaştıklarını anlatsınlar. Ama kitapta bunlar anlatılmıyor.

Kitabı okurken kitabı sevemedim. Sevişme sahneleri ve fazla betimlemeler beni konudan çok kopardı. Ama kitabı bitirdim ve üstüne düşündüm, felsefik sorulara cevap vermeye çalıştım ve kitabı sevmeye başladım. Sonuç olarak kitabı sevdim!

Az buçuk bilimkurgu okuma geçmişi olan kişilere kitabı tavsiye ediyorum. Değindiğim bu olumsuz kısımları aklınızda bulundurarak okuyun ama. 

NOT: İlk kez bilimkurgu türünde bir kitap okuyacaksınız bu kesinlikle Değiştirilmiş Karbon olmamalı.

Adı: Değiştirilmiş Karbon
Orijinal Adı: Altered Carbon
Yazarı: Richard K. Morgan
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çevirmeni: Aslıhan Kuzucan
Sayfa Sayısı: 496
Goodreads Puanı: 4.09
Format: Karton Kapak
Puanım:  

Beğenebileceğin Gönderiler

0 yorum

Abone Ol: